BAHÇELİ'YE OY VERMEK İÇİN ÇOK SEBEP VAR

“ERDOĞAN’A OY VERMEK İÇİN ÜÇ SEBEP” isimli bir önceki yazımda Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini 9 maddede kısaca açıklamıştım. Ayrıca o yazıda 15 Temmuz ve sonrası Erdoğan’ın oyu nasıl hak ettiğini de belirtmiştim. Bu sefer Devlet Bahçeli’yi ele alacağız. İsmiyle müsemma Devlet Bey’e oy vermek için sebep çok ama biz bazılarına değineceğiz.

Bu satırların yazarı ve sözde değil özde Ülkücü olanlar Devlet Bahçeli’nin nasıl bir memleket sevdalısı, nasıl bir vatansever olduğunu gayet iyi bilir. “Önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben” sözünü laf olsun diye söylememiştir. Ülke çıkarına olan bir şey varsa kendisi ve partisi zarar görecek olsa bile hiç düşünmeden gereğini yapar. Bunu zaten 3 Kasım 2002 tarihli seçimin öncesinde gördük.

Devlet Bahçeli’nin kimsenin beklemediği çıkışları yapıp kamuoyunu şaşırttığını çok defa görmüşüzdür. Pek çok kişi tarafından en başta onun çıkışlarının yanlış olduğu düşünülse de sonra da hep Devlet Bahçeli yine haklı çıkmıştır. En son erken seçim çıkışı birçok kişi tarafından başta tepkiyle karşılansa da sebeplerini açıklayınca herkes aynı doğrultuda görüşe sahip olmaya başladı. Daha sonra da yaptığı af çıkışı yine tepkiyle karşılandı ama onun da sebepleri açıklandıkça tepki desteğe doğru evrilmeye başladı. Bu satırların yazarı da zaman zaman Devlet Bey’e kızsa da işin sonunda hep pişman olmuştur.

15 Temmuz, Devlet Bahçeli’nin ülkeyi uçurumun kenarından çekip aldığı gün olmuştur. Daha neler olduğunun anlaşılmadığı bir ortamda bu bir kalkışmadır ve bu kalkışmaya karşı seçilmiş hükümetin yanındayız diyerek hem vatanseverlik hem de demokrasi dersi vermiştir. Bir lider düşünün ki genel merkezde işleri bitiyor evine dönüş yolunda kalkışmayı haber alıyor ve hemen genel merkeze dönüş kararı alıyor kurmaylarını da çağırıyor. Genel Merkez’in tüm ışıklarını yakıp darbe karşıtı metni basına yolluyor adeta ben buradayım sıkıyorsa gelin alın diyor.

Devlet Bahçeli darbe kalkışmasının ilk dakikalarında yaptığı çıkışla hem devleti hem milleti uyandırıyor. Neler olduğunu henüz anlamamış güvenlik güçleri bile Devlet Bahçeli’nin çıkışından sonra işin vehametini anlıyor ve gereğini yapmaya başlıyor. Ülkenin cumhurbaşkanı bile Devlet Bahçeli’nin referans olduğu komutana değil yıllardır kendi yanında olan yaverine güvenmiş olsa bugün belki hayatta olmayacaktı, belki de darbe girişimi başarılı olmuş olacaktı.

Devlet Bahçeli, cumhurbaşkanlığı mücadelesiyle AKP ve MHP’nin arasının bozulmasına dolayısıyla da Yenikapı Ruhu’nun zarar görmesinin ya da yok olmasının önüne geçmek için nefsini bir kenara koyup Erdoğan’ın kendilerinin de adayı olduğunu açıklamıştı. Bu durum AKP ve MHP arasında kavga çıksın diye bekleyen Türk ve Türkiye düşmanlarını çok üzmüş, kahretmişti.

Devlet Bahçeli yeni sistemin adını koyduğu gibi ittifakın da adını koydu. Kurulan Cumhur İttifakı ile AKP ve MHP oylarının ziyan olan kısımlarının en aza indirgenmesini sağladı. Devlet Bahçeli, Türkiye’de yeni uygulamaya koyulacak Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin hem isim babası hem de mimarıdır. Cumhuriyet tarihinde 35 milletvekili ile böyle bir şey başarabilmiş başka bir lider yoktur. Cumhurbaşkanı’nın yetkilerini mevcut sisteme göre törpüleyen, Meclis’i Cumhurbaşkanı’nın karşısında güçlü kılan, Cumhurbaşkanı’na her türlü yargı yolunu açan, Cumhurbaşkanı’nın elinden kanun hükmünde kararname yetkisini alan bu sistemi Recep Tayyip Erdoğan gibi bir lidere kabul ettirebilmek her yiğidin harcı değildir. Devlet Bahçeli burada gücünü ve etkinliğini, Erdoğan ise burada iyi niyetini ve uzlaşmacı yönünü göstermiştir.

Mevcut Sistemde Erdoğan’ı ülkenin başına geçirmek isteyen seçmen, AK Parti’ye oy vermek zorundaydı ama Yeni Sistemde böyle bir zorunluluk yok. Eğer vatandaş Erdoğan’ı seviyor, Ak Parti’nin vekil adaylarını beğenmiyorsa, Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’a, milletvekili seçiminde başka bir partiye oy verebiliyor. Tıpkı Belediye Başkanı seçiminde başka bir partiye Belediye Meclis Üyesi seçiminde başka bir partiye oy verir gibi. Erdoğan’ı seven seçmenin milletvekili seçiminde Ak Parti dışında başka bir partiye oy vermesi Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olmasına da bir engel teşkil etmiyor. Erdoğan’ın şahsi oyunun, partisinin oyunun üstünde olduğunu hepimiz biliyoruz. Yeni sistemle partisinin oylarının azalacağı da aşikar. Yani Recep Tayyip Erdoğan, mecliste partisinin vekil sayısını azaltabilecek ve dolayısıyla kendi işlerini zorlaştırabilecek bir meclisin oluşmasına vesile olabilecek yeni sistemi kabul etme büyüklüğünü göstermiş. Devlet Bahçeli de böyle bir sistemin oluşmasını sağladığına göre hakikaten çok büyük bir iş yapmış demektir.

Benim bu satırları okuyanlardan ricam şudur ki ülkeyi 15 Temmuz darbesinden kurtaran iki büyük aktöre vefa borcumuzu ödeyelim. Cumhurbaşkanlığı seçiminde Recep Tayyip Erdoğan’a, Milletvekili Genel Seçimi’nde ise Milliyetçi Hareket Partisi’ne oylarımızı verelim.