Bir gizli el hala Türkiye'yi karıştırıyor

Yıl 1934 İtalya başbakanı Mussolini iyice şaşırmış bir şekilde Antalya’nın İtalyanlara verilmesi gerektiği noktasında tehditler savurur. Mussolini işi abartıp Rodos adasına asker çıkarmaya başlar. Bundan birkaç ay sonra İtalyan büyükelçisi Cumhurbaşkanından bir randevu talep eder. Bu konu ile alakalı bir ültimatom yada hükümetin bir notasını ileteceği noktasında tahminler yapılır. Atatürk elçiyi günlük kostümü ile kabul eder fakat konuşmasına fırsat vermeden,

- Bana on dakika müsaade etmenizi rica ederim, diyerek yan odaya geçer.

On dakika sonra Gazi Mustafa Kemal Mareşal kıyafetlerini giyerek elçinin yanına döner ve

- Buyurun şimdi sizi dinliyorum, der

İtalyan büyükelçisi afallamış gözlerle karşısında duran şimdiye kadar savaş meydanlarına hiç yenilmemiş komutana bakıp, kekeleyerek

- Ekselansları Duce’nin selamını getirdim diyerek apar topar kalkar.

Ertesi gün İtalyanlar Rodos’tan askerlerini çekmeye başlarlar.   (Başbuğ Atatürk – Yusuf Koç, Ali Koç)

 

Yıl 2016 zihniyeti o günden bugüne hiç değişmemiş Avrupa’nın günümüz büyükelçileri, PKK destekçisi siyasilerin tutuklanması üzerine HDP’nin meclis toplantısına katılıp onlara destek çıkmıştır. Aslında destek çıktıkları Türkiye’nin doğu ve güneydoğusunda bir toprak parçasının koparılmasıdır. Yani 1934’te İtalya’nın talebi ile aynı sonuca varan talebe destek için meclise kadar cesaret edip gelebilmişlerdir.

Onların amaçlarına ulaşabilmek için planları doğrultusunda hareket etmeleri doğaldır da, Ata’nın partisi olmakla övünen CHP’nin bu olup biteni kavrayamayıp bu planlara nasıl alet olmaktadır aklımız almıyor.

 

Kartal’da “Teslim Olmayacağız” adı altında 20 Kasım Pazar bir miting düzenlenmesi kararı alınıyor. Bu kararı alanlar bölücülük üzerine uzlaşmış olan HDP, sözde devrimci aşırı örgütler ve CHP.

Miting günü alanda flama olmayacağı konusunda varılan uzlaşmaya uyulmadığını gören CHP yönetimi son anda katılmama kararı alıyor.

Fakat görüyoruz ki alanda CHP’liler var ve karşımızda içler acısı bir manzara..

Memleketi uğruna her türlü mücadeleyi vermiş Atatürk’ün posteri, bölücü elebaşları ile yan yana..

Olacak iş mi?

 

Bir CHP’li çıkıp yahu siz ne yapıyorsunuz niye diyemiyor?

Bugün sizin ısrarla PKK politikalarında uzaklaşmamış HDP’ye sahip çıkmanız Türkiye’nin olası bir iç savaş tehlikesine doğru sürüklenmesinin destekçisi oluyor diye isyan etmiyor.

Bu hainler haince mücadelelerini sizin üzerinizden meşrulaştırmaya çalışıyorlar, buna müsaade etmeyin diye haykırmıyor.

Siz bölücülere değil gidin Diyarbakır’da Mardin’de kar kış kıyamet evleri ve sokakları yıkılmış günahsız insanlarla ilgilenin bölgede devletin mücadelesine manevi yönden yardımcı olun, insanlarımızın kucaklaşmasına hizmet edin diye olması gereken tavrı niye göstermiyor?

 

Bu konuda Devlet Bahçeli’nin meclis grubunda yaptığı konuşmasında söylediği sözlere katılıyorum,

“CHP’li yöneticiler vatanı böldürmeyeceğiz sözünü ya bir birlerinin ya da HDP’lilerin yüzüne söylesin.”

 

Diğer bir konu ise cinsel istismar meselesi, bir takım AKP’li vekiller herkesi uyutup gece yarısı hazırladıkları bir teklifle “cebir ve şiddet olmadan yapılan bir cinsel istismar” suçu tanımı yaparak bu suçu işleyenlere mağdur ile evlendikleri durumlarda af getiren bir önerge sundular.

Sonra memleket ayağa kalktı, gözlemlediğim kadarıyla çoğunluk, özellikle siyasi görüşü ne olursa olsun kadınlarımız bu duruma isyan ettiler. Bir takım kraldan çok kralcılık yapanlarda maalesef daha hükümet açıklama yapmadan savunmaya geçtiler.

Düşündüm cebir ve şiddet olmadan nasıl cinsel istismar olur diye, parasıyla olur, belli vaatler ile olur, sahipsizlikten, kimsesizlikten olur.

İşte bu noktada bizde kendimize göre tavrımızı koyduk ve sosyal medya üzerinden itirazımızı ettik.

Başbakan, AKP sözcüleri, hükümet yetkilileri bir takım mağdur ailelerden bahsettiler ama onları kurtaralım derken, kalan on binlerce istismar mağduruna nasıl sahip çıkılacağından onların sorumlularının nasıl ayırt edileceğinden bahseden olmadı.

Tüm muhalif partiler önergenin derhal geri çekilmesi yönünde tavır koydular.

 

Üç bin şüphe edilen kişi için yetmiş milyonun içine fitne, aklına endişe sokmaya bir kısım sapıkları da cesaretlendirmeye değer miydi, diye kendi kendimizi yıpratırken bir baktık ki Cumhurbaşkanı, yasanın toplumsal sesi dinleyecek şekilde bir mutabakat ile çıkması gerektiği konusunda açıklama yaptı.

 

Sonra baktık ki, önerge tartışılmak üzere komisyona geri çekildi.

 

MHP lideri yine aynı meclis toplantısında

“Bir defa bu önergenin safında durmak ısrarla savunmak, çocuklara kıymış ve kast etmiş sapıkları selamlamak onlarla aynı kümeye girmek demektir.”

“Adı üstünde “çocuğun” rızası olsa ne yazacak olmasa ne çıkacaktır. Bu önergeyi veren AKP milletvekillerinin hiç mi yüreği sızlamadı…” Sözleri ile durumu vicdanlara sahip çıkacak şekilde ifade etmiştir.

 

Görülen o ki Türkiye’de 15 Temmuz’da net olarak gözüken gizli el hala rahat durmamakta Türkiye’yi karıştırmak istemektedir.

CHP ile bölücülüğü meşrulaştırmak, AKP ile milletin içine fitne yaymaya çalışmaktadır.

Birileri de belki isteyerek belki istemeyerek bu işlere alet olmaktadır.

 

Ancak şunun hakkını vermek gerekir ki bu gizli elin karşısında aklı, fikri ve imanı ile sarsılmadan milletin geleceği için varını yoğunu ortaya koyan birileri vardır.

Onların kimler olduğunu da herkes çok iyi bilmektedir.

Ve onlar ülkemiz üzerinde kurulan oyunları bozacak ve geleceğin Milliyetçi Türkiye’sini kuracaklardır.

Sabır ve dua ile bekleyiniz.

 

 

Kalın sağlıcakla.