Bir mezar taşının hikayesi

Yıl 1976 Babam girdiği üniversite sınavında başarılı olmuş, kayıt için dedemle birlikte Eskişehir’in yolunu tutmuşlardır.

İktisadi İdari İlimler Akademisi İşletme bölümü kayıt bürosuna geldiklerinde babamı kayıt yapmazlar. Sebep İmam Hatip mezunu olmasıdır. Görevli kişi, ilk üç gün imam hatiplerin kayıt edildiğini fakat bugün kayıtların durdurulduğunu, öğleden sonra okul senatosunun toplanacağını ve İmam Hatip Mezunlarının kaydına devam edilip edilmeyeceğine karar verileceğini söyler.

Elinden bir şey gelmeyen babam ve dedem mecbur yapılacak toplantı sonucunu beklemeye başlarlar.

En başından beri babamın İmam olmasını isteyen ve onu Sakarya İmam Hatip Lisesine yazdıran dedem mezun olup imamlık hakkını kazanmış olmasına rağmen üniversiteye gitmek isteyen babamın kayıt esnasında böyle bir durumla karşılaşmasına içerler ve kısa bir süre sonra fenalaşır.

Bir taksi çevirip acilen doktorun yolunu tutarlar, on beş gün önce ceviz silkelerken zorlanan kalbi onu yine zorlamaktadır. Bu sefer kriz geçirdiği anlaşılan dedeme doktor elektro şok makinesi ile müdahale eder ancak kurtarılamaz.

İmam olmayı başından beri istemeyen babam, bir hevesle gittiği üniversite kaydında rahmeti rahmana gönderdiği Halil dedemi bir taksi ile kucağında memleketi Sakarya ili Hendek ilçesi Kazımiye Köyü’ne getirir.

Babaannem, küçük halam, kardeşleri, akrabaları, hacı arkadaşları, İstiklal harbinden sonra memleketten birlikte son vatan parçasına göçüp birlikte yer tutup ocak kurduğu bütün sevdikleri yıkılır.

Böyle bir durumu kimse beklemiyordur.

O son yolculuğuna uğurlandıktan sonra babam, senatonun İmam Hatip Mezunlarının kaydına devam kararı aldığını öğrenir. Sonra gider kaydını yaptırır ve sağ sol çatışmalarının en yoğun olduğu dönemde okuyarak 1980 yılında mezun olur.

Babam bu hikayeyi ilk anlattığında dedemi erken yaşta kaybettiği ve babasız kaldığı için çok üzülmüştüm. İkinci anlattığında onu kayıt yapmamalarına çok kızmıştım. Bir sonraki anlatmasında imam hatiplerin bir dönem devrinin en iyi okulları olduğunu İslami ilimlerim yanı sıra, fen bilimlerinin de çok güzel işlendiği ve mezunlarının kendisi gibi kursa dahi gitmeden üniversiteyi kazanabildiklerini öğrenmiştim. Meslek liseli olanların o dönemlerde de üniversiteye girişlerinde sıkıntılar olduğunu anlamıştım.

Aklımın almadığı bir taraf ise, İmam Hatip mağdurlarının belki de en kara bahtlısı olan, 17 yaşında yetim kalan, zorluklar içinde bir ayakkabı bir parka ile okulu tamamlayan babam bu yaşadığı üzücü olaydan dolayı asla hiç bir kurum veya kişiye düşman gözüyle bakmamıştı. Çünkü o din istismarcılarını ve hürriyet, medeniyet, özgürlük maskeleri altında din düşmanlığı yapanları çok erken yaşlarda tanımıştı. Gelişen bir toplumda bu tarz problemlerin olabileceğini ifade eden babam, okul yıllarında yaptığı gözlemlerle ve yaşadıkları ile milli şuur sahibi ve aydın bir din adamı olarak yoluna devam etmişti.

İmam olarak atanmasına rağmen üniversiteyi okumak için imamlıktan istifa etmiş, maaşının yarısını yerine namaz kıldıracak birisine vekalet vererek, kendi işlerine bakması yönünde verilen “aklı” vicdanına yedirememiş, İmamlık gibi kutsal bir vazifeyi bu şekilde kullanmayı bir an olsun düşünmemişti.

Ben dinin insanların yumuşak karnı olduğunu, bir takım dünya amaçları uğruna birilerinin din adına yalan uydurabileceklerini, dini öğrenmenin yolunu yöntemini ve kaynaklarını babamdan öğrendim.

O, dine saldıranlardan çok din adına uyduranlara, dini zorlaştıranlara, dini örgütlenme gibi gözüküp işi ticarete dökenlere, anlamayı engelleyip ezberci yaklaşımla dini öğretenlere kızıyordu.

İslam’a düşmanlık için fırsat bekleyenlerin bu zihniyetlerin sayesinde kendilerine bahane bulabildiklerini, kendisinin yaşadığı gibi mağduriyetlerin oluşmasını avuçlarını ovalayarak beklediklerini adı gibi biliyordu.

Biz dedemizi hiç görememiştik, babamda genç yaşında yetim kalarak maddi manevi çok zorluklar çekmişti, Halil dedemizi kaybetmiştik ancak memleketimize kast etmeye yeltenecek kadar ileriye giden yapılara karşı nesillerimizi korumayı başarmıştık.

Allah dedeme rahmet eylesin, babamdan da razı olsun.. Vatanımızı, milletimizi her türlü kötülükten korusun.



 

Bu mezar taşı Turan Ülkesinin güzel köyü Kazımiye mezarlığındadır...