BUNDAN BÖYLE MARALLARIN ABLASI

Bu ara kendi işlerimle ve suni gündemlerle uğraşırken gerçek gündemlerden uzak kalmışım. Devlet beyin açıklamalarını okurum ve verdiği mesajları doğru anlamaya çalışırım. Yine, partilerin grup toplantılarından sonra bir açıklamasını okurken gördüm ki, o beyefendi, o babacan, o kalender adam üzülmüş, bozulmuş, belki de geçmişe dair, etrafını saran bir çok müsveddeye vaktiyle gösterdiği müsamahadan hicab duymuş, pişman olmuş.

Gönülden hissettim üzüntüsünü ve meselenin müsebbibi, önceden yine yaşına, konumuna  ve iyi kötü mazisine hürmeten gayrı ciddi de olsa “Meral ablam” diye hitap ettiğim lakin hakkında bilmediklerimi de öğrenme fırsatı bulduğum bu son ahvalden sonra gördüklerime istinaden, artık  benim nazarımda kötü abla olabilmeyi bile kendisine yakıştırmayacağım ve bu nedenle kalan ömrümde kendisini anmam gerekirse “Maralların ablası” diye ifade edeceğim hafifin tiksinç basitliğine şahit oldum.

E be kadın, anlatımına göre madem bu kadar ezaya cefaya düçar olduğun ortamdan neden vaktiyle çekip gitmedin diye sormazlar mı adama! Neydi seni her şeye rağmen içeride tutan! Geçim sıkıntın vardı da, patron ve kötü arkadaşları tarafından tüm aşağılanmalara rağmen ekmek kavgası mıydı seni sıkı sıkıya bağlayan, yoksa kendi anlatımınla resmen şamar oğlanına döndüğün ortamda vatan borcu muydu bu denli itilip kakılmanı yalayıp yutturan!

Olayın boyutu başka yerlere çekilmesin diye cinsiyet ayrımı yapmadan şu şekilde sorayım; Bir kere siyaseten o mertebeye ulaşmış bir kadın veya adam her neyse.. mazisinde gerçekten sözlü veya fiili bir taciz vakası yaşamışsa bile bunu kalkıp milletin kürsüsünden koca ülkeye partililerinin ve seçmenlerinin gözü önünde hangi ruh haliyle avaz avaz anlatabilir!

Veya bu anlattığı ona kariyer olarak ne kazandırır, ne kaybettirir!

Sen ses yarışmasına girmiyorsun ki kötü anılarınla jüriyi etkileyesin de iki puan fazla alasın!

Sen bir partinin lideri konumundasın ve hiçbir partili gerçek veya yalan bu tür mağduriyetlerini, direkt kendi ağzından tüm ülkeye haykıran ve yıllarca susup yutkunup sözde acziyetini içinde yaşayan yine kendi beyanına göre aşağılanarak, hakir görülerek, kahkalarla hakaret edilerek ezilen ezikleştirilen zayıf karakterli bir liderin peşinden gitmek istemez!

Ah ulan ah ah ah.. diye bir karadeniz türküsü var ya, o misal! Oyun yine aynı oyun arkadaşlar, ağız aynı ağız.  O zaman yalın yalanları bir kenara koyalım, gerçekleri konuşalım. Bu aralar fetö borsasında taciz mağduriyeti moda.  Maralların ablası ve ona benzer değişik çapta figüranlar hep bir ağızdan, kimileri Devlet tarafından kimileri de Devletimin kolluk kuvvetleri tarafından vaktiyle nasıl taciz edildiklerini anlatmaktalar sanal ve ulusal yayın organlarında.

Fetöcüler çıplak aranmışlar!!! Hatta polisim, askerim tarafından tacize uğramışlar!!!         
Ulan benim polisim fuhuş operasyonunda yakaladığı hayat kadınlarına bile ayrım yapmadan has vatandaş muamelesi yaparken(hayat kadınları yanlış anlamasın, sizin gibi  gizli bayrak düşmanlarının yanında çok daha masum ve şereflidirler), kolluk personelim, onların içerisindeki kimi nesebi gayri sahihlerin maksatlı tacizinden dahi iffetini ve Devletini korumak için köşe bucak kaçarken, kime ne anlatıyorsunuz!  Ama bak şöyle olabilir, ona aklım erer; hani türlü türlü provokasyonlarla bizim çocukları sokaklara çekmeye çalışıyorsunuz da bir türlü muvaffak olamıyorsunuz, sonra işler istediğiniz doğrultuda gitmeyince kendin pişir kendin ye misali intisaplı olduğunuz şeytan aklının emriyle birbirinizi sopalıyorsunuz da suçu bizim çocuklara yıkmaya çalışıyorsunuz ya.. bu çıplak arama mevzuunda da eğer gerçekten böyle bir durum vuku bulmuşsa, bir fetöcü gerçekten çıplak aranmışsa o eylemi yapan da sopalama örneğinde olduğu gibi kripto damardan başka bir fetöcüdür. Bir fetöcü aramış, bir fetöcü aranmış, bir fetöcü de vakti gelince üstlerine ulaştırmak üzere kayda almış, arşive koymuştur. Ve dediğim gibi gerçekten böyle olaylar yaşanmışsa, müsebbipleri muhtemelen şimdiye kadar çoktan tespit edilip ihraç olmuşlardır. Benim çok polis arkadaşım oldu ve vatanımın öz evladı olan hiç bir kolluk kuvvetim asla bu filmin figüranı olmaz, olamaz. Bu tür çirkin iftiralar onlara asla yakışmaz, yapışmaz.  

Evet arkadaşlar, ha “DEVLET beni çıplak aradı..” diye bağıran ağız, ha “DEVLET bana fosfor taktı..” diye haykıran ağız.. Aynı ağız, aynı akıl, aynı amaç..


Şimdi gelelim maksada; Bunun derdi şu; hdp nin kapatılması hususunda partisinin içinde büyük çatlaklar ve kavgalar var. Bunları milliyetçi sanıp, umut bağlayan tabanda da bu hdp ikilemine istinaden ciddi bir hayal kırıklığı var ve kopmalar hızlandı, daha da hızlanacak. Baktı ne yapsa, nasıl anlatsa olmuyor, Devlet "tarafını belli et.." diye sıkıştırdıkça çıkamıyor işin içinden, e bu kadar aymazlığın üzerine bir iki Ümit Özdağ daha İPi koparmaya kalksa çatı hepten çökecek, çaresizlikle makas değiştirdi, son söylenecekleri hatta bir bayan ağzıyla asla söylenemeyecekleri yüksek sesle haykırmaya başladı ki gündem ve kavganın mahiyeti değişsin!

Hdp nin kapatılmaması, dolayısıyla pkk nın artık vurulmaması, dolayısıyla tekrardan çözüm masaları kurulması, dolayısıyla fetö ile barışılması, dolayısıyla s400 lerin çöpe atılması, dolayısıyla, Suriye de, Libya da, Azerbaycan’da, Kıbrıs’ta, Akdeniz’de, Karadeniz’de, Cudi’de, Kandil’de, Erbil’de, İdlib’de emperyal politikalara tekrardan harfi harfine uyulması, dolayısıyla savunma sanayiine yapılan yatırımların durdurulması, dolayısıyla bunların hepsini üst üste koyarak ülkemin içeriden vurulması.. Aynı anlama gelir, aynı amaca hizmet eder. 
Ve bunların milli çıkarlarımıza aykırı hamleler olduğunu, gündemi az buçuk takip eden her Türk vatandaşı bilir, amaçları fark eder.

Hal bu iken ne diyecekti ki başka! Hadi tepedeki kurmaylarına bir şekilde anlattı nereye hizmet ettiklerini ve nihai hedeflerini ve onlarda, koltuk sevdası veya gizli aidiyetlerine istinaden biliyorlardı durumu, kabul ettiler diyelim, tabanına, artık saklanamaz hale gelen Hdp'yi koruyup kollama hususundaki ısrarcı tutumunu ve emperyal zaruretini nasıl izah edecekti ki!
“Biz aynı elin adamları, aynı şebekenin memurları, aynı yolun yolcularıyız. Hdp nin kapatılmasına hür irademizle katkı sağlamamız gibi bir durum söz konusu olamayacağı gibi, bilakis var oluş sebebimiz hdp ve misyonunun yol almasına yardımcı olmaktır..” diye bilir mi!

Diyemez.

Ne diyecek o zaman; “bana fosforlu dediler.. nesebi gayri sahih dediler.. silgimi alıp vermediler.. tahtada öğretmen beni sözlü yaparken gözüme ışık tututular..”...!!!”  

Ayıptır ya, yazıktır, günahtır.. Ne hallere geldik böyle! Daha ne rezillikler göreceğiz! Bunlarla nerelere gideceğiz, nasıl gideceğiz! gittiğimiz yerde kime ne diyeceğiz, ne yüzle diyeceğiz!  Bu nasıl basitliktir! Bu nasıl bayağılıktır! Bunun neresinden bakılmalı, nasıl tutulmalı, neyle yutulmalıdır!

Sokakları iyi bilirim bilmesine de, ne yalan söyleyeyim rastlamadım bunun gibisine! Bu hangi sokağın ağzıdır!

Milliyetçi Hareket Partisine gönül vermiş, yön vermiş, emek vermiş büyüklerimden de özellikle istirhamım; Her ne kadar bizler o zamanlar yoksak veya çocuksak bile okuduklarımızdan, dinlediklerimizden bir nebze de olsa anlayabiliyorum sizleri. Seksenlerin travması hala üzerinizde ve Vatana karşı direkt taarruzları üst perdeden görünce dayanamıyorsunuz, tahammül edemiyorsunuz. Vatan müdafaasında hat safha tezahür eden savaşçı ruhlarınız tekrardan seksenlere dönüyor ve aslında kendi üsluplarından eksiği var fazlası yok bir dille düşmanın dahasını da hak ettiği ölçüde ve yakışır bir şekilde mukabele ediyorsunuz kendilerine 
lakin pisliği kurcaladıkça kokuyor bey abiler.   Yaşınızın verdiği duygusallıkla bunların tacizlerine, hele hele isim belirterek cevap vermeseniz acizane fikrim, iyi olur diye düşünüyorum. Boş beleş gazetecilerin reklamını da yapmamak gerek. Havlayacaklar tabi.. salya sümük çemkirecekler.. taşlayacaklar.. meyve veriyorsunuz çünkü, görüyoruz gayretinizi ve istikbale dair yılmaz dirayetinizi. Siz onlar gibi memleket arabasının önüne set olarak konulan keresteler değilsiniz, bilakis bayrağın sadık hizmetkarları vatanın bıkmaz usanmaz bekçilerisiniz. Bizler de elimizden geldiğince yolunuzu takip etmekteyiz.Bizlere de iyi örnek olun demek istiyorum..:)  Mevzubahis zata da yakıştırdığım "Maralların ablası" hitabı kâfi ve uygundur diye düşünüyorum. Telif hakkı falan istemem, alın kullanın. Nesebi gayri sahihi de ondan öğrendim zaten. O da hoşmuş. Kullanacağım sık sık. Yoksa Can Yücel gibi, bu kadar nesebi gayri sahihi nasıl anlatayım değl mi..:)

Allah İstiklal marşımızın kabulünün tam yüzüncü yılına denk gelen bu günde bayrağıma, vatanıma açıktan veya gizliden düşmanlık besleyenlere fırsat vermesin. Marşım okunurken dışarıda durup, okunduktan sonra grup halinde meclisime girmeyi tercih eden hdp yöneticilerinin canlarını İsrail topraklarında alsın, leşlerini ermeni mezarlığına defnetsin. Bu kadar aymazlığa göz göre göre sessiz kalan, 3 Temmuz 2019 da meclisimin kürsüsünden gözlerinin içine baka baka "İyi Parti, size söylüyorum: Size rağmen, içinde bulunduğunuz ittifaka, Hdp ve pkk'ya içinde gönül vermişlerin de olduğu insanlar oy verdi. Şu an koltuklarınızda Hdp'nin oylarıyla oturuyorsunuz. Bu ittifakta, CHP ile yaptığınız ittifakta Hdp'nin oylarının etkisi vardır. Ne yapacaksınız şimdi? Ne diyeceksiniz şimdi buna?" diyen hdp vekili Fatma Kurtulan'ı sadece yutkunarak seyretmekten öteye geçemeyen İYİ parti yöneticilerini bildiği gibi yapsın.  Bu mübarek ayların, günlerin, gecelerin yüzü suyu hürmetine babamın oğlu da olsa, bu kutlu sancağa zelil getirmek isteyen o zihniyete bilerek ve isteyerek hizmet eden her kimse, iki cihanda iki yakasını bir araya getirmesin. Bunların gerçek niyetini göremeden süslerine kanıp, umut bağlayıp peşlerine takılan aslında sen ben gibi bayrak vatan sevdalısı kardeşlerime bir an önce feraset, dirayet, idrak kabiliyeti, zihin açıklığı ve geniş perspektifli bakış açısı versin.

Bu vesile ile milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy'u rahmet ve minnetle anıyor, bayrağıma rengini veren gelmiş geçmiş tüm şühedamıza rahmet diliyorum.

Allah Devletimize zeval vermesin. Amin.

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.