CAN VERMEK KOLAY,  MAL VERMEK ZOR..

Güzel ülkemin, güzel insanlarıyla ayaz ortası baharı andıran bu güzel hafta başında daha güzel şeyleri konuşmak isterdim elbet ama.. hepimizin malûmu gerek dünya, gerek ülke olarak değişik ve dar günlerden, yorucu çetin imtihanlardan geçmekteyiz.

Bu da geçer inşallah.

Bakıyorum da; ulusalı, yereli, sosyali.. medya adına alan ihtiva eden tüm unsurlarda, iktidara ve icraatlarına karşı yerli yersiz bir takım taarruz malzemeleri, boşluk vermeksizin türetilmekte ve genellikle bir merkezden fitili ateşlenen bu tür dip dalgalar kimi zaman bir kaç gün içerisinde kendi kendine sönüp gitmekte, kimi zaman da halktaki karşılığına göre rezonans halinde büyüyerek devam etmekte. (Söylediklerimden muhalefet susmalı anlamı çıkarılmasın. Her ne kadar bizdeki siyaset anlayışı genel olarak karşındakini, yık-dök-parçala-yok et düsturu üzerine kurulmuş olsa da muhalefet en az iktidar kadar önemli bir unsurdur ve makûl ve yapıcı muhalif ağızların bolluğu o topluluk adına berekettir, hata yapılma riskini minimize eden faydalı bir değerdir.)

Bu bağlamda an itibariyle gündemi meşgul eden en etkili muhalif söylem; hepimizin sıcak sıcak etkisini hissettiği ve bir şekilde muzdarip olduğu “Ekonomi..”

Ben kendi adıma bir değerlendirme yaptığım zaman, on sene, dokuz sene, sekiz sene öncesine göre bugünkü gelirimin, döviz bazında onda bire, alım gücü bağlamında beşte bire düştüğünü aman aman bir matematik yapmadan görebiliyorum. Yani on sene önce para kazanıyormuşuz, bugün iyi kötü geçiniyoruz. Allah bugünlerimizi aratmasın.

Benim durumumda, kendi sektörümdeki doygunluğun ve daralmanın da etkisi var tabi, tamamıyla kötü giden ekonomik şartlara bağlayamam meseleyi ama yine de eğer karaborsacı veya tefeci değilsek hepimizin aşağı yukarı yarı yarıya yoksullaştığımız ve alım gücümüzün de o oranda düştüğü gözle görülür bir gerçek.

Şimdi bu durumu ele alırken;

Bir, küresel ölçekte yaşadığımız ve hayatı bugüne kadarki alışılmış olağan çizgisinden çıkartan virüs ve benzeri meselelerin, dünya genelinde üretimi kısıtlamasıyla arz-talep dengesini bozması ve üretimin mevcut ihtiyaca cevap verememesinin oluşturduğu hayat pahalılığı var..

Bir de yine bizim 80 yıldır öyle böyle alıştığımız-alıştırıldığımız, küresel şeytanların bölgesel ve küresel çıkarlarına her ters düşmemiz akabinde zuhur eden ekonomik ambargolarının etkisi var.

Aslında 80 yıllık da değil bu yaptırım ve ambargoların tarihçesi. Taaaa Osmanlı'nın gerileme ve duraklama dönemlerine tekabul eder.

Uzun mevzu. Biz ana hatlarıyla geçelim, özünden gidelim;

Dedik ya, kısa zaman 80 senelik, uzun zaman 300 senelik aynı kurgular diye bunlar; bu geçen süre zarfında değişmeyen tek şey küresel şeytanların hedef coğrafyalar üzerinde uyguladıkları yorma-germe-borçlandırma ve boğaz sıkma üzere sistematik stratejileridir.

Hep aynı oyunları oynarlar; önce seni bir şekilde cezbedip veya mecbur bırakıp kendilerine borçlandırırlar.

Ya seni kağıt üzerinde ballı kaymaklı yatırımlara teşvik ederek, yine iç satılmışları maharetiyle önüne çok cazip gelir gider tabloları koymak suretiyle tuzağa çekerler. Sen o yemi yutup tuzağa çekildiğinde ülkendeki iyi yönde ekonomik hareketliliğin ve ileri yönde büyüme endeksinin verdiği rahatlıkla geri ödeme hususunda belki o anlık bir endişe taşımazsın ama yarın, şu an içinde bulunduğumuz durum gibi küresel şeytanlarla milli menfaatlerin çakışır ve aran açılırsa; bu kendilerine olan borç yükünü, taşınamaz hale sokup seni tekrardan kendi yollarına çekebilmek için ekonomik şantajlar yaparlar.

Ya da komşularını veya iç satılmışlarını bir şekilde kışkırtıp, sana karşı besleyip, büyütüp, musallat ederek varını yoğunu bunlarla mücadeleye, savunma sanaiyine harcatmak suretiyle borçlandırırlar..(Geçen 300 senede bu bağlamda yüzlerce örnek var da çok geriye gitmeye gerek yok; pkk denen soysuzlara karşı 40 senede harcadığımız 1,5 trilyon dolar gibi desek, örnek olarak yeterli olur herhalde..)

İşte gerçekten Devletçiysen ve ben Ayyıldızın gölgesinin dışında yaşayamam diyorsan, uyanık olup, meseleleri enine boyuna inceleyip, önlü arkalı düşünüp bu oyunlara gelmemen bu enstrümanların bilerek veya bilmeyerek üfüreni olmaman gerek.

Bugün bir abi ile yaptık bu işin kritiğini;

"MHP olarak siz ayakta tutuyorsunuz hükümeti. Siz desteğinizi çekseniz hükümeti yürütemezler ve mecburen erken seçime giderler, insanlar her türlü bunaldı, bunları daha seçmezler..." diyor..

Her şey birbirine girmiş, sadece ülke değil dünya gözükmeyen mikroplarla allak bullak olmuş, tarih boyu halk ayaklanması görmemiş mega devletlerde insanlar sokaklara dökülmüş, kolluk kuvvetlerini keser, hükümet binalarını yakar olmuşken bu ortamda erken seçim memlekete kazandırır mı, kaybettirir mi…" diyorum.. Ses yok.

"Peki senin taraf olduğun cenahta kendini Türk milliyetçisi diye, Kürt milliyetçisi diye, muhafazakar diye, sosyal demokrat diye… nitelendiren kırk benzemezden hepsini toplasan, çarpsan, çıkartsan, bölsen, okek’ini obeb’ini bulup en verimli yerlerini kullansan sence bu memlekete faydalı bir iktidar çıkar mı.." diyorum... Ses yok.

Başka birisi gelse ekonomi düzelmez mi..." diyor…

o düzelir.. Ona bir şey diyemem. Erdoğan'ı indirmek kolaydır. Devlet beyin iki satır açıklamasına bakar. Lakin şu an milli yörüngeye oturmuş, istikameti bizimle aynı çizmiş, bu uğurda düşmana dengeler gereği yer yer küçük ısırıklar aldırıp ufak tefek tavizler versede samimi bir şekilde bağımsızlık mücadelesi verdiğine, gördüklerime ve duyduklarıma istinaden yine samimi bir şekilde inandığım Erdoğan'ı indirmek küresel şeytanların ve yerli işbirlikçilerinin hülyasıdır. Ve biz milliyetçiler olarak bu şeytani emele alet olmamız durumunda biz de o şeytan aklının bir parçası oluruz.

Gerçekçi olmak lazım.

Bizim mevcut konjonktürde, o koltukta oturanı yerli ve milli olduğu sürece, Ayyıldızın istikbali üzere hareket ettiği sürece yerinde tutma, muhafaza etme, yaralarına merhem olma gücümüz var lakin emperyal güdümlülerin dolduruşuna gelip, tencere tavacıların galeyanına gelip yine emperyal güdümle o koltuğu boşalttırırsak, yerine müslüman bir Türk Hakanı oturtmaya gücümüz yok. Emperyal güdümle boşaltılan koltuğu bizden önce yine emperyal güdüm doldurur. Dolayısıyla yeni Bop eş başkanımız hepimize hayırlı olur.

O zaman gevurun çıkarları doğrultusunda taşlar yerine oturmuş olur ve ülke ekonominin toparlanması için gerekli finans kapılarını açar, ekonomini bir dakika da düzeltirler. Burada hemfikirim seninle.

Ey Türk istikbalinin evladı; Biz, kış günü bebeğinin üstündeki örtüyü, zarar görmesin diye cepheye taşıdığı mermiye saran o mübarek anaların, "bebem anasız yaşar ama vatansız yaşayamaz.." diyerek emzirdiği bebeğini bırakıp cepheye koşan Nene hatunların, azığında kuru peksimetle cephe cephe gezip "ya istiklal ya ölüm, yoktur başka ülküm.." diyen o dev adamların, açlıktan ölmemek için ayağındaki çarığı yeyip yalın ayak süngüyle düşman kovalayan o Allah'ın arslanlarının, siperden çıktıktan en fazla beş dakika sonra şehit olacağını bile bile, akın akın düşman mermisine kafa tutan daha bıyığı terlememiş o ana kuzusu filizlerin.. hele hele o on beşlilerin emanetine "yedik yedik semirdik, mide büyüdü, şimdi bu perhiz bize ters.." anlayışıyla nasıl ihanet ederiz ...!!!

Albayrağıma rengini veren o milyonlarca yürekli candan akan tertemiz kanlar senin benim paramdan, malımdan, oturduğumuz yumuşak koltuklardan daha mı az kıymetliydi...!!!

Ne içindi o mücadele?

Vatan düşman eline geçmesin, bayrak inmesin, ezan dinmesin diye değil mi!

E o zaman bu şartlarda müdafaa edilmiş bir kutlu emaneti sekteye uğratmak, sente atlatmak, gevur borazanından üfürüp name yapmak kime ne fayda sağlayacak, hangi borcumuzu ödeyecek, hangi ekonomimizi düzeltecek, bize ne getirecek, bizden ne götürecek!

Akıllı olun akıllı. Dar gün bu. Hem soğuk, hem sıcak savaş halindeyiz.

İş vatan uğruna can vermeye gelince sözde hepimiz hazır askeriz ama mal eksildimi, gelir düştümü nefis ağır basıyor dimi.. bir anda anarşiste bürünüyoruz..

Az yiyeceğiz, az içeceğiz, Devlet beyin aslında birbirinize yardımcı olun, kol kanat gerin mahiyetinde sembolleştirdiği, fakat kimi densizlerce farklı manalar yüklenmeye çalışılan, iğdiş akıllarca hafife alınan Türk'ün örfünün tam mana tezahürü "ASKIDA EKMEK" anlayışını anlayacağız, benimseyeceğiz, birbirimize yardımcı olacağız ve Ayyıldızı tam bağımsız bir şekilde ilelebet ayakta tutacağız evelAllah.

Başka Türkiye yok. Olur olmaz şeylerden kavga çıkarıp birbirimizi yormayalım. Cumhurumuza dolayısıyla Devletimize sahip çıkalım, Hilali uzun yıllardır düştüğü kuyudan elbirliği ile çıkartalım, sonra eğer bir dövülecek varsa hep beraber döveriz, sövüleceğe aynı ağızdan söveriz.

Allah devletimize zeval vermesin. Amin.

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.