DİPLOMALI CAHİLLER

“Eğitim gerçekten eğitiyor mu?” sorusunu sordum kendime. Ne yazık ki toplumun içerisinde var olan, zaman zaman karşılaştığımız bir grup, bu sorgulamaya itiyor.

Yazıyorum çünkü görgünün, iyiliğin, edebin, diplomalı bir karşılığı yok.

Psikiyatri uzmanları Justin Kruger ve David Dunning, fizyolojik ve zihinsel alanda yaptıkları çeşitli araştırmaların sonucunda farkına varırlar ki niteliksiz insanlar, niteliklerini abartma eğilimindedirler. Bilgili ve yetenekli insanlar ise alçak gönüllü davranarak başkalarının onu değerlendirmesini beklemektedirler...

Değerlerine sahip çıkamayan, sadece eleştiren, patavatsızlığı dobralıkla karıştıran, niteliksiz fakat diploması olduğu için eğitimli olduğuna inandırıldığımız, kalıplaşmış bir takım insanla aynı dünyayı paylaşıyoruz.

Geçenlerde bir arkadaşımın 1,5 yaşındaki çocuğu, salonun parkesinde oyun oynamış. Çok sakin bir çocuk olmasına rağmen parkede Lego’larıyla oyun oynamış! Alt katta oturan akademisyen komşuları, bir hışımla yukarı çıkıp çocuğunuza sahip çıkın, parkede bir daha oyun oynamayacak demiş. Öfkesini kusup hızlı ve emin adımlarla dairesine inmiş.

1,5 yaşındaki yavrucağı yatağa bağlasalar olmaz. En iyisi alsınlar karşılarına ve onunla ciddi ciddi konuşsunlar. Dünyada tanıdığım en sakin çocuğun elindeki 3 Lego, bir insanı nasıl bu kadar öfkelendirdi? Hadi rahatsızlık verdi diyelim kapıyı ‘dan dan dan’ diye yumruklayarak hatta bir de bağırarak üslupsuz bir şekilde ağzına geleni söyleme hakkını ona kim verdi?

Liyakatsiz ve niteliksiz bir başarının çöp olduğu bir örnekti bu. Diploma ellerimize tasma olarak verilmiyor. Bir ortama girildiğinde birinin boynuna takmak için kendisini düşüren insanlara acımayı sevmesem de acıyorum. Bu davranışlarıyla havalı olduğunu düşünen insanların arkasından “Görgüsüz ne yaptı” manşetinin atıldığını biri onlara söylese mi acaba? Özgünlük her şeydir. Nesil çağrılarımızın temeline, edep, görgü ve kültür dinamiklerini yerleştirmemiz gerektiğini, daha çok vurgulamamız gerekiyor.

Kuvvetli eğitim, çevreye ışık tutar. Nitelikli insanlarda harmanlanmıştır. Hayata muazzam bir ahenk katar.

Komşusuna, evine gelen misafirine, kahve içmek için buluştuğu arkadaşına, öğrencisine, hastasına vb. saygısı olmayan her insan vasattır. Oxford’da okumuş olsun ne fark eder ki? İnsanlık olmadıktan sonra…

Bu tarz insanlarla karşılaşıyoruz ve karşılaşacağız. Muhatap olmayın, düzeltmeye çalışmayın. İyi, kibar, kültürlü ve saygılı olmaya devam edin.

Hazreti Mevlana, diyor ki: “Cahille girme münakaşaya, ya sinirini zıplatır tavana ya da yazık olur adabına.”

Eğitimli, ferasetli, iyi insan olmak için azimli olmaya devam edin. Tek olan hiçbir şey, yeterli değildir. Gelişime ve yeniliklere kapı açın. O zaman çok daha başarılı, faydalı ve mutlu olacaksınız.

Özgüven, bulunduğunuz ortamları dozerle geçmek demek değil. Dobralık ilk aklına geleni söylemek değil.

Dengeli bir okuyucu, dengeli bir dinleyici olmaya gayret gösterin. Yoksa Fuzuli'nin de dediği gibi:

Mey biter saki kalır

Her renk solar hâkî kalır.

Diploma insanın cehlini alsa da

Hamurunda varsa eşeklik baki kalır.

Değişime, şahsi muhasebeye hazır olmayanlar, fuzuli konuşmuş diyeceklerdir. Öyle değil ama neyse…

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.