EĞER HZ. ÖMER ADALETİ OLACAKSA, ALLAH’IN KANUNLARIYLA HÜKMEDİLMEK İSTERİM.. AMA MÜMKÜNÜ YOKSA HERKES HADDİNİ BİLMELİ, DEĞERLERİNE SAHİP ÇIKMALI

Vatanını seven, meselelerin şuurunda hemen her aklıselimin yaşanan onca aymazlığa rağmen memleketin ali menfaatleri doğrultusunda sessiz kalmayı tercih ettiği şu kritik ortamda, kendini bize benzetmiş  en tepesinden tepegözler sanki çok elzemmiş gibi dönüp dolaşıp tarihi yargılıyor, yerli yersiz cumhuriyeti tartışmaya açıyor!!!

Bunlardan çok var ve ne yaptıklarını iyi biliyorlar, doğrudan onlara söyleyecek bir sözüm yok da taaa emevilerden bu yana geleneksel olarak süregelen anlayışla düşünme ve akletme yetisini yitirmiş, sadece duyduğuna inanan ve bu bağlamda cumhuriyet ve Atatürk düşmanı olarak yetiştirilmiş muhafazakar mütedeyyin halk, bugüne kadar İngiliz ajanlarının mahareti neticesi kulaklarına üflenen yalan yanlış bilgilerin tesiriyle, Mustafa Kemal’in o gün bütün dünyayı yendiğini akabinde 600 yıllık Osmanlıyı yıktığını ve rejimi değiştirdikten sonra hızını ve hırsını alamayıp içeride de insanları özünden, örfünden, dininden, diyanetinden koparmak gayesiyle katı ve keyfi reformlar uyguladığını düşünmekte ya, onlara var bir kaç kelamım..

E be saf oğlan, zorla biraz idrakini, aç beyninin tıkanmaya yüz tutmuş ince deliklerini.. 
Anı yaşama demiyorum, yaşa ama az da o anı yaşa.
En basitinden düşünsene, haçlı haçsız tüm dünya senin saltanatına, hilafetine, dinine, diyanetine karşı birleşmiş ve başarıya da ulaşmış, kazanmışlar savaşı, yıkmışlar 600 yıllık devletini.. Zaten ana unsur olarak bu senin kayıp saydığın değerlerine karşı birleşmiş dünya ve kazandıkları zaferden sonra senin tekrardan aynı şekilde devam etmene izin verecekler öyle mi!!! Kaybedilmiş bir savaştan sonra Mustafa Kemal’in yerinde Fatih Sultan Mehmet olsa daha fazla ne yapabilirdi Sultan Alparslan olsa ne yapabilirdi!

Osmanlı olarak girdiğimiz Birinci dünya savaşında, hem içimizdeki hainlerle hem de hemen hemen tüm dünyayla savaşmışız.. Cephelerin kiminde yenmiş kiminde yenilmişiz ama tarafı olduğumuz ittifak devletlerinin yenilgisiyle biz de mağlup sayılmışız ve elimizde kala kala bir Anadolu coğrafyası kalmış, onun da dörtte üçü işgal altında!!! İngiliz’i, Fransız’ı, Rus’u, İtalyan’ı hatta Yunan’ı birer köşeyi tutmuş ve akabinde bizi içeriden ve dışarıdan sıkıştırarak Sevr’i imzalatmak suretiyle son kalan Anadolu coğrafyamıza da gözü dikmişler.. ordun, maliyen ve ulaşım yolların İtilaf Devletlerinin kontrolünde olacak şekilde Orta Anadolu'da küçük bir toprağa sıkıştırılman suretiyle, Türk’ü sömürge edip tarihten ve coğrafyadan kati olarak silmeyi kafaya koymuşlar.

Devletin parçalanmış, savaşacak insan gücün kalmamış, erkek nüfusun cephelerde kırılmış, kadın, çocuk ve yaşlılardan ibaret bir ülke kalmışsın.. Bu şartlarda bir kurtuluş hareketi başlatılmış ve gerek sahada gerek masada ince hesaplı doğru ve stratejik hamlelerle tüm imkansızlıklara rağmen büyük oranda başarılı bir mücadele verilmiş. Teknik olarak mağlupsun ya, buna istinaden yer yer, ana hatları sarsmayacak şekilde ufak tefek tavizler verilmiş, tekrardan diriliş ve bağımsızlık yolunda nefes alınmış, zaman kazanılmış.. 

Bu bağlamda en çok dillere pelesenk olan harf inkilabı…. Türkçe ses uyumuna uygun olmadığı için o gün özellikle devlet işlerinde zaruri kullanılan telgraf gibi haberleşme araçlarında, karşı aktarımda mana değiştirdiğinden ötürü çok daha öncesinde de çeşitli düzenlemelere (bknz: Enver alfabesi) ve tartışmalara neden olan Arap alfabesinden latin alfabesine geçilmiş. 

Hilafet kaldırılmış, Halife gitmiş, ki halife demek devlet reisi demektir, rejim değişmiş zaten, dünyaya karşı hilafeti devam ettirecek gücün olsa bile yeni düzende halifen İnönü olacaktı, Demirel olacaktı, Evren, Sezer, Muharrem İnce olacaktı, Halife muavinin de muhtemelen Ali Erbaş olacaktı.. seni bilmem ama bu denklem şahsen bana da uymadı! 

O günün şartlarında ne kadar asker kaçağı ve gizli gevur misyoneri varsa sığınıp alttan alttan halkı kışkırtma faaliyetlerini yürüttükleri tekke ve zaviyeler kapatılmış, ki 15 Temmuz ve benzerlerinde de görüldüğü üzere bugün de misyoner faaliyetler bağlamında çok etkin çalışmaktalar ve hemen hepsi kullanılmaya çok elverişliler.. 

Yani işin özü; sana öyle ya da böyle sınırları belli bir devlet bırakılmışsa ve bugün her mahallende camin, her semtinde imamhatibin varsa bunu önce Allah’a, sonra görevini layıkıyla yapan Atatürk’e ve kurtuluşa ışık tutan o günün aklına borçlusun. 

Atatürk, seni özünden koparmayacak ufak tefek tavizlerle zaman kazanmış, iç ve dış gevurlar harfle şapkayla uğraşırken şeker fabrikası, tütün fabrikası, pancar fabrikası, uçak fabrikası gibi kalkınma hamleleriyle ayağa kalkmaya çalışmış, gevur adamın kendilerine karşı samimi olmadığını, niyetinin tekrardan dikilip değişen dünyada Türk’e yer edinmek olduğunu anlamış, adamı erken yaşta öldürüp aradan çıkartmışlar ama bu kısa ömründe sana iyi kötü barınabileceğin, töreni, dinini yaşayabileceğin bir yurt bırakmış ve yeni dünyaya uyum sağlayıp ayakta durabileceğin temeller atmış dimi! Allah razı olsun.
Bunu büyütüp geliştirmek senin elinde ama böyle faydasız ve gereksiz tartışmalarla değil. 
O gün şartlar oydu, o kadar yapılabildi, bugün sorsan aya adam gönderiyoruz, uzay sanayiine el attık, ihalar sihalar çocuk oyuncağı oldu, ekonomi tavan, nüfus seksen küsür milyon, güçlü bir ordumuz var ve ona rağmen “bu can bu fakirdeyken o papaz teslim edilmeyecek..” diyoruz, ertesi hafta tıpış tıpış gönderiyoruz, uçağa bindirirken de halısını serip, arkasından su döküyoruz dimi! Gevurun yaptırım gücünü düşün, bir de o günün şartlarını düşün, bir de şöyle düşün; eğer bugün toparlanmış Türkiye değil de yüz sene öncesinin yorgun devleti olsaydık daha ne tavizler verebilirdik, harfle şapkayla işi kurtarabilirmiydik, bunu iyi düşün!

Neymiş! Harf değişmiş, halk cahil bırakılmış! Oğlum o zaman okuma yazma oranı yüzde iki-üçtü ve okuyacak mecmuaya ulaşmak, okumaya çalışmak o denli zordu.. Ona bakarsan şimdi herkes okuma yazma biliyor ve bilgiye ulaşma imkanları son derece iyi olmasına rağmen, bu devirde bir çoğu önüne konulanı sorgulamadan yiyebiliyorsa halk halâ büyük oranda cahil demektir! 

Neymiş! Alimler asılmış! Valla 44 yaşındayım ve bu yaşıma kadar memleketin her köşesinden değişik değişik belki on binlerce insanla muhatap oldum ve şimdiye kadar dedesi Kuran okuyor diye, nenesi namaz kılıyor diye, emmisi şapka takmıyor diye asılan bir müslüman Türk evladına şahsen ben rastlamadım. Eğer Bülent Arınç’ın dedesi asılmışsa vardır onda bir bit yeniği, kurcalamayın, borçlu çıkarsınız!

Neymiş! Rahmetli zevk yapmış, rakı içmiş! Özünde bu da rahmetliyi halkından koparmak için abartılıp debertilen bir gevur tefrikasıdır ama hadi öyle var sayalım; Ulan adamın ömrü cephelerde, akabinde devlet kurmak için Meclis kürsülerinde, memleketi toparlamak için yurt gezilerinde geçmiş, ne ara vakit bulmuş  zevke sefaya, bulmuşsa da günahıyla sevabıyla bu dünyadan göçmüş, fani yolculuğunu bitirmiş hesap makamına gitmiş.. Allah affetsin, hangimiz günahsızız, hanginiz günahsızsınız! Şahsi günahları beni ilgilendirmez, varsa eksiği Allah’a verecek hesabını.. Davitoğulları, bebecanlar, Gül’ler, Arsızınçlar abdestsiz kağıt imzalamadılar da ne oldu!

Sonuç olarak herkes değerlerimize sahip çıksın ve bu tür oyunlara gelmesin. Biz kendi  kendimize yeteriz. Elin Mahir’i lazım değil bize.

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.