İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ MESELESİ

Batı toplumları ulaşmış oldukları sosyal, ekonomik ve askeri gelişmişlik seviyesinden aldıkları gücün arkasına sığınarak, insanlığa ait bütün değerleri ayaklar altına almayı kendilerine hak sayıyorlar.

Kimisi yeni bir cinsiyet yaratmaya çalışıyor, kimisi ise dinsizlik adı altında yeni bir din

Bazılarının görevi ise tevhit esaslı dinlerin değerlerine saldırmak.

Üstelik bu yaptıklarının üstünü insan hakları ve ifade özgürlüğü kavramlarıyla örtüp, itiraz edilemez bir misyona dönüştürme gayretindeler.

Başarılı olmuyor da değiller. Bugün biz dahil birçok ülkede batının refah seviyesine ulaşmanın yolunun özgürlüklerden geçtiğini düşünenlerin sayısı azımsanmayacak seviyede.

Peki özgürlük nedir?

Herkesin istediği şeyi yapması mıdır?

Yoksa güç sahiplerinin belirlediği sınırlar içinde dolaşmak mı?

Güç sahibi değişirse özgürlük alanı da değişecek mi?

Türk Dil Kurumu sözlüğünde özgürlük kelimesinin anlamı: Herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya bağlı olmaksızın düşünme veya davranma, herhangi bir şarta bağlı olmama durumu” olarak geçmektedir.

Oxford’un sözlüğünde ise özgürlük “istediğinizi yapma veya söyleme gücü veya hakkı” olarak açıklanıyor.

Bu tanımlar özgürlüğün görece bir kavram yani kesin olmayıp kişiden kişiye, zamandan zamana, yerden yere değişebileceğini ortaya koyuyor.

İşte yaşadığımız sorunlar tam olarak bu tanımlardan kaynaklanmaktadır.

Herkesin istediği zaman istediği şeyi söylemesi veya yapmak istemesi, mutlaka başkalarına zarar verecek bir hal alacaktır. Nitekim son yaşanan Kuran-ı Kerim’i yakma hadisesinde bunu görebiliyoruz.

Yaşanan bu olay ifade özgürlüğü olarak sunulmaya çalışılsa da insanlığın çoğunluğu bunun başkalarının kırmızı çizgilerini ihlal etmek olduğu noktasında hem fikir gibi gözüküyor. O halde özgürlüğün tanımı tekrar gözden geçirilerek kişilerin başkalarına zarar vermeyecek şekilde istediğini yapması şartı ile sınırlandırılmalıdır.

Yüce Allah Nisa Suresi 148’inci ayette “Allah, (insanı incitecek) kötü sözün açıkça söylenmesini sevmez” diyerek bırakın başkalarına zarar verecek bir eylemi, en ufak bir söz söylemeyi dahi bizlere yasak ediyor. 

Öyleyse İslam toplumuna düşen, kendisine yönelik en aşağılık saldırılara rağmen sabredip, bu ve buna benzer birçok ayet ışığında çizgisini doğrultup, yer yüzünde kimsenin incinmeyeceği bir düzeni kurabileceği güce erişmek için çok çalışmaktır. 

Şairin dediği gibi:

Uyumayacaksın

Memleketinin hali

Seni seslerle uyandıracak

Oturup yazacaksın

Çünkü sen artık o sen değilsin

Sen şimdi ıssız bir telgrafhane gibisin

Durmadan sesler alacak

Sesler vereceksin

Uyuyamayacaksın

Düzelmeden memleketin hali

Düzelmeden dünyanın hali

Gözüne uyku giremez ki...

Uyumayacaksın

Bir sis çanı gibi gecenin içinde

Ta gün ışıyıncaya kadar

Vakur metin sade

Çalacaksın.

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.