REFERANDUM ÜSLUBU

REFERANDUM ÜSLUBU

Türkiye referandum sürecine kilitlendi. Siyasiler kendi fikirlerine uygun bir sandık sonucu için seferber olmuş durumda. Bir tarafta evet diyenler, diğer tarafta hayır diyenler, büyükçe de bir kararsız kitle...

Siyasiler gezilerle, tv ve radyo programlarıyla vatandaşa ulaşmaya çalışıyor. Çok şaşırtıcı da  bir süreç gidiyor. Bazen söz konusu anayasa değişikliğini savunan siyasetçi kendi kitlesini zor durumda bırakıyor bazen de anayasa değişikliğine karşı olan siyasetçi aynı şeyi yapıyor. Ne dediğini bilmeyen ya da ne olduğunu bilmeyenlerin fikir sahibi olmaları maalesef acı bir durum.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu katıldığı bir radyo programında yeni sistemde cumhurbaşkanının ve başbakanın ayrı partilerden olması durumunda kaos çıkacağını dile getirdi. Ancak bakıyorsunuz yeni sistemde başbakanlık diye bir makam yok. Hoş başbakanlık makamı olsa bile sanki mevcut sistemde cumhurbaşkanı ve başbakan arasında kaos çıkmıyor mu? Hatta aynı partilerden olsa bile ya da yakın görüşlere sahip olsalar bile bu türden kaosları çok defa gördük. En basitinden son kaosu hepimiz hatırlıyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan, halkın seçtiği Başbakan Ahmet Davutoğlu'nu partisinin genel başkanlığından ve başbakanlıktan hiçbir sebep göstermeden alaşağı edip yerine Binali Yıldırım'ı atamadı mı? Bu millet, Binali Yıldırım'ın başbakanlığına değil Ahmet Davutoğlu'nun başbakanlığına oy vermişti oysa ki. Sürekli milli iradeyi diline dolayıp bu konuya vurgu yapan bir lider ve o liderin sevenleri neden kendi seçtikleri başbakan indirilirken milli irade demediler orası da ayrı bir konu... Ayrıca seçilmiş, atanmış ayrımını çok sık dile getiren bu kitle bu olaya yani seçilmiş yerine atanmışın gelmesine nasıl sessiz kaldı anlamadık...

AKP Genel Başkanı ve Başbakan Binali Yıldırım da Kemal Kılıçdaroğlu'ndan geri kalmadı bir çam da o devirdi. Bolu'da yaptığı mitingde Bolulara hitaben Bolu Beyi'nin torunları dedi. Anlaşılan Binali Yıldırım'ın da Bolu Bey'inin kim olduğundan haberi yok. İsmin heybetine bakarak sanırım Topal Osman gibi bir karakter olduğu yanılgısına düştü.

Cumhurbaşkanı Erdoğan da referandum çalışmalarına hız kesmeden devam ediyor. Mevcut Anayasa'ya göre cumhurbaşkanının bu konudaki çalışmaları yasal değil ama zaten daha önce de görüldüğü gibi yasaları takmıyor. Mevcut anayasaya göre cumhurbaşkanının yasal sorumsuzluğu nedeniyle yasalar da kendisine nasılsa işlemiyor. Cumhurbaşkanının kullandığı dili de sorunlu buluyorum açıkcası. Hayır diyenleri terörist olarak göstermesi yanlış bir durum. Açık açık hayırcıları 15 Temmuzdaki darbeciler olarak niteledi. Daha sonra PKK yandaşı olarak niteledi. Bu uslüp kararsızları ve gönülsüz de olsa evet diyenleri hayır tercihine yönlendiribilecek bir durumdur. Düşünsenize mesela siz evet diyorsunuz, bir arkadaşınız da sizin hatırınızı kırmamak için gönülsüz de olsa evet diyor. Cumhurbaşkanının bu sözlerinden sonra arkadaşınızın "böyle denilir mi demek evet çıksa hayırcılara neler yapacaklar kim bilir?" diyerek hayır tercihine yönlenmesi şaşırtıcı olur mu?

Yazımın başında dediğim gibi liderler bazen kendi kitlesini zor durumda bırakabiliyor. Sandıktan çıkması istedikleri sonuca olumsuz etki edebilecek şeyler yapabiliyor. Henüz mitinglere başlamayan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ise sanırım liderler arasında en soğuk kanlı ve en dikkatli olanı. Evet tercihi için çalışıyor ama iyi niyetli hayırcıları da ötekileştirmiyor. Ülkücüyüm diyip hayır verecek olanlara bir şey demiyor. Devlet Bahçeli daha çok Ülkücülülük denilince mangalda kül bırakmayıp, zamanında eli Ülkücü kanına bulaşmış Aydınlık Gazetesi, Ulusal Kanal gibi yayın organlarında sürekli hayır propagandası yapıp, MHP'yi ve kendisini eleştirenleri hedef alıyor.

Evet diyen de Hayır diyen de üslubuna dikkat etmeli, insanlar yarın birbirlerinin yüzüne bakacaklarını unutmamalı. Velhasıl Türk Milleti, virüs gibi içimize sinmiş bir hastalık olan kutuplaşma kültüründen uzaklaşmalı.