Tercüme-i Halimiz

Dalgalanıyoruz durulamıyoruz.

Ara verip bunca keşmekeşe, oturup bir yerde sakin sakin, bundan sonra olması gerekenleri belirleyip yolumuza devam edemiyoruz.

 

Hâlbuki o kadar çok konu var ki..

Elimizde kalmasın diye cımbızla çekip, bomba imha eder gibi hassasiyetle yaklaşarak konuşup sonuca bağlamamız yada bir daha açmamak üzere kapatmamız gereken..

 

Yapamıyoruz..

Çünkü vaktimiz yok, kredi kartını ödemek için bütün gün çalışmamız lazım.

Akşam eve gidince beynimizi boşaltmak için pembe dizilerin içinde kaybolmak en iyi çözüm.

 

Yapamıyoruz..

Çünkü her yerde başka başka insanlar oluyoruz, hangisiyle yola devam edeceğimize karar veremiyoruz. İnstagram’da dünya tatlısı, Face’te dünya namuslusu, evde eşine yardım etmeyen bir bencil, trafikte birilerinin üzerine sürmeye hazır bir cani..

Camide imamın her dediğine inanan bir cahil, okulda öğretmenin neyi ne için söylediğini sorgulamayan bir ilgisiz, işte kaytarmaya çalışan bir ahlaksız.

 

Yarım yamalak bildiklerimizle değme profesörlere, alimlere taş çıkarıyoruz. Okuduğumuz bir kitapla bütün hükümleri veriyoruz, üstelik asıl okumamız gereken Kitab’ı hiç okumadan, okumuş gibi kendimizden emin...

 

Her gösterdikleri kayığa biniyoruz, hele yumuşak karnımızı buldular mı milletçe akın ediyoruz. Bazen öyle bir hal alıyoruz ki, karpuz gibi ikiye yarılıyoruz.

 

Kendimizi sonsuz hürriyet sahibi, geri kalanları esir zannediyoruz.

Onları kurtaralım diye kahramanlık peşindeyken, kadınlarımızın, çocuklarımızın, yaşlılarımızın kendi ellerimizle dünyalarını zindan ediyoruz.

 

Hangi dünyaya ait olduğumuz konusunda hep tereddüt ediyoruz, doğuda mı kalıyoruz, batıda mı yaşıyoruz, cevabın soruyu soranın konumuna göre değişiklik göstereceğini unutuyoruz. Müslüman mıyız, çağdaş mıyız, bilim mi kıymetli, ilim mi kıymetli sürekli tartışıyoruz. Birinde karar kıldık mı diğerlerini bir kenara itiyoruz, illa birinden vazgeçiyoruz..

 

Topluma yön verecek aydınlarımız el feneri gibi ışığı yapay, doğrultusu tutan elde gizli. Hiç birinden emin olamıyoruz.

 

Birbirimize adaletsiz davranıyoruz, kendimizden olanları kayırıyoruz, sonra adaleti başkalarından bekliyoruz. Gördüklerimizle değil duyduklarımızla, zannettiklerimizle hareket ediyoruz, üstelik yasak olduğunu bildiğimiz halde…

Bile bile yapıyoruz…

 

Kısacası iyiye gitmiyoruz..

Daha fazlasını hatta en iyisini yapabiliriz, bu yetenek bize yaratılışta verilmiş.

Okumak, düşünmek, dinlemek, paylaşmak ve neden yeryüzünde olduğumuzu anlamak gibi bir gayret yeterli..

 

Umutla o günler için yazıyoruz.