YAŞANMAMIŞI YAŞIYORUZ

Bu haftaki yazımı zorunlu sebeplerden dolayı yarısını değiştirerek tekrar yazıyorum. Aslında yazımın başlığı "Bu nasıl OHAL?" idi. Bu yazıda, OHAL süreci olmasına rağmen PKK'nın yayın organı Özgür Gündem isimli gazete görünümlü paçavranın nasıl oluyor da böyle bölücü yayınlar yapabildiğini eleştiriyordum. Yazı bitti ve yayınlanmak üzere göndermek üzereyken o malum gazetenin kapatıldığı haberini aldım ve yazımı değiştirmek zorunda kaldım. 17.08.2016 tarihi itibariyle artık bu paçavra yayın yapamayacak. Çok rahatsız olduğum bir konuydu nihayet son buldu. İnşallah hükümet bu gazetenin daha sonra açılacak olan türevlerine de izin vermez. İsterseniz Bebek Katili Apo için "Kürt Halk Önderi" tabirini kullanan bu gazetenin OHAL süreci başlangıcından bu güne kadar atmış olduğu manşetlere bir bakalım:

22.07.2016: Öcalan'ın durumunu açıkla!

25.07.2016: ÖCALAN İÇİN kesintisiz nöbet

26.07.2016: Kurtuluş yolu İmralı'da

27.07.2016: ÖCALAN İÇİN SEFERBERLİĞE

28.07.2016: ÇIKIŞ İMRALI'DA

29.07.2016: Uluslararası Öcalan nöbeti

30.07.2016: Bu kaos İmralı'yla aşılır

01.08.2016: YA İMRALI YA UÇURUM

02.08.2016: Öcalan'a eylemle varılır

08.08.2016: Demokrasinin kapısı İmralı'da

12.08.2016: GÜN ÖCALAN'A sahip çıkma günü

14.08.2016: Öcalan'ın özgürlüğü kırmızı çizgimizdir

16.08.2016: İMRALI İÇİN ALARM ZİLLERİ

Manşetlere bakınca zaten çok bile yayın yapmış bu zamana kadar dediğinize eminim. Evet çok geç kapatıldı. Çünkü şu anda herhangi bir gazetenin aynı manşetlerin bir tanesini bile Pensilvanya'daki cani için atması mümkün değildir. Hepinizin o manşeti atacak gazetenin daha basılmadan kapatılacağını söyleyeceğinizden eminim.

PKK ile mücadele uğruna yıllarca nice şehitler verdik ve vermeye de her gün devam ediyoruz. Türkiye fırsat bu fırsat diyerek hem FETÖ'ye hem PKK'ya hem de IŞİD yapılanmalarına karşı etkili bir mücadele sürdürerek artık toplu bir temizlik yapmalıdır. Çünkü Türkiye'nin birliği ve bütünlüğü için yapılacak bu büyük temizliğe kimsenin gıkının bile çıkmayacağı bir dönemdeyiz. Unutulmamalıdır ki FETÖ neyse PKK da odur, İmralı canisi neyse Pensilvanya'daki hain de odur. Söylemleri bile birbirine benzer hala gelmiştir. Apo yakalandığında "Beni asmayın, devlet bana ne görev verirse yapmaya hazırım" demişti. Feto da "Beni Türkiye'ye vermeyin, ben ve arkadaşlarım Batı'nın hizmetindeyiz" dedi. Ne kadar da birbirine paralel konuşmalar değil mi?

15 Temmuz olayı ve sonrası olanlar Türkiye'nin bu zamana kadar hiç yaşamadığı gelişmeler olarak tarihe geçiyor. Bu tarihe tanıklık yapıyor olmak da çok önemli elbette. Bize 12 Eylül'leri anlatan büyüklerimiz gibi bizim de yeni nesillere anlatacak bir şeylerimiz var artık. Ama bizim anlatımımız çok farklı olacak. Belki de yeni nesiller bugünler de olanlara inanamayacak. Çünkü bizim yaşadığımız bir darbe girişiminden daha çok bir işgal girişimi. Türkiye çok darbe gördü ama bu kadar aşağılık olanına bu kadar şerefsizce olanına ilk kez tanık oldu. Çünkü bu darbenin amacı yönetimi ele geçirmek, ülkeyi yönetmek değildi. Öyle olsaydı TBMM, Emniyet Genel Müdürlüğü, MİT, Polis Özel Harekat gibi yerler vurulmazdı. Dolayısıyla Türkiye açıkça işgal edilmeye kalkışılmıştır. Hatta Türkiye başka bir düşman kuvvetin işgaliyle karşılaşsa, o işgalciler bu devlet kurumlarını bombalarlar mı ondan bile şüpheliyim.

Ya Diğer Cemaatler?

FETÖcülerin gerçek yüzü 40 yıl sonra anlaşılabildi. Arkasında kimler olduğu ancak görülebildi. Peki diğer cemaatlerin sütten çıkmış ak kaşık olduğunu kim söyleyebilir? Bu cemaatlerin dış desteği olup olmadığını Türkiye'de çeşitli kurumlara sızıp sızmadığını nasıl bileceksiniz? Ya da FETÖ olayıyla birileri gaza gelip aynı yapılanmaları amaçlayarak 40 - 50 yıl sonrasını düşünerek böyle bir işe girişmeyeceğini kim garanti edebilir?

Bir insanı en kolay dini duygularını sömürerek ele geçirebilirsiniz ve onu istediğiniz gibi kullanabilirsiniz. Bunun en basit örneğini 15 Temmuz kalkışmasında gördük. Milleti uçaklarla tanklarla katledenler bunu Allah adına yaptığını zannediyorlardı. Yani aynı IŞİD kafası. Çünkü o insan kendi cemaatini hak, diğerlerini batıl görmektedir. Zaten Türkiye'de çoğu cemaat oluşumları da bu şekilde düşünüyor. Yani bir cemaatin mensubu başka bir cemaat mensuplarını İslam dışı görebiliyor. Dolayısıyla bu oluşumlar maalesef İslam'da bölücülüğe sebep olmaktadır.

Bir kısım cemaat ve tarikat oluşumlarının artık İslam'a zarar verir hale geldiği görülmektedir. Hal böyleyken vatandaşın üzerinde örgütlenmeye çalışan bu cemaat ve tarikat oluşumlarına yaptırım gelmeyecek mi? Diyanetin devasa bütçesi varken istediği her çalışmayı yapacak durumdayken vatandaşı neden ne olduğu bilinmeyen sahtekar hacıların hocaların eline bırakıyoruz? Diyanet her şeye cevap verecek duruma getirilmeli ve zaten çeşitli oluşumları da anayasaya aykırı olan ve devlette örgütlenme şeklinde çalışan bu tarikatlara ve cemaatlere ihtiyaç kalmayacağı bir ortam uzun vadede oluşturulmalıdır. İslam'da da yeri bulunmadığı ayetlerle açık olan ruhban sınıfı benzeri oluşumlar da yok edilmelidir. Kimsenin Allah ile kul arasına girmesine müsaade edilmemelidir. Kimse de Allah ile kul arasında aracı konumuna gelmemelidir.

"Sonra bunların peşinden ard arda peygamberlerimizi gönderdik. Onların arkasından da Meryem oğlu İsa’yı gönderdik, ona İncil’i verdik ve kendisine uyanların kalplerine şefkat ve merhamet duygusu koyduk. (Kendiliklerinden) icat ettikleri ruhbanlığa gelince; biz onu onlara farz kılmamıştık. Allah’ın rızasını kazanmak için onu kendileri icat etmişlerdi. Fakat ona da gereği gibi uymadılar. Biz de içlerinden iman edenlere mükâfatlarını verdik. Fakat onlardan birçoğu da fasık kimselerdir." (Hadid Suresi - 27. Ayet)