YİNE Mİ LOZAN?

Türkiye'de son günlerde yine bir Lozan tartışmasıdır alevlendirildi. Her şey  Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 29 Eylül'de "Bize Lozan'ı zafer diye yutturdular. Bağırsan sesimizin duyulacağı adaları verdiler." sözüyle başladı. Oysaki Erdoğan, bu sözlerinden 68 gün önce tam tersini söyleyerek Lozan'ın 93. yıldönümü için kutlama mesajı yayınlamış ve bu mesaj Yenikapı Ruhu'na destek veren tüm unsurlar tarafından olumlu karşılanmıştı. Erdoğan'ın düşüncelerini iki ay içinde değiştiren ne oldu, anlayamadık. Kendi tabanı bile artık bu tür fikir değişikliklerine ayak uyduramaz hale geldi. Cumhurbaşkanlığı makamına gelmiş bir kişinin kendi yönettiği ülkenin tarihi konusunda tamamen yanlış bilgileri dile getirmesi çok acı bir durum. Kendisi herhalde tarihçi olmayıp tarih hakkında boş boş konuşan, "Shakespeare gizli müslümandı, adı da Şeyh Pir'dir" diye saçmalayan fesli soytarıdan çok etkilenmiş belki de onun tarafından kandırılmıştır.

Erdoğan'ın bu sözleriyle, 15 Temmuz'dan bu yana ortam müsait olmadığından Cumhuriyet'e, Atatürk'e, İnönü'ye çakamayan zihniyet için ortamı hazırlamış oldu. Yok efendim Lozan'ın 100. yılında süresi doluyormuş yer altındaki madenlerimizi çıkaracakmışız. Yok efendim Lozan'ın gizli maddeleri varmış açığa çıkacakmış. İlkokul seviyesinde bir sürü yalan dolan, saçmalık... 15 Temmuz öncesi siyasetteki gerilim ve kutuplaşma algı yönetimleriyle AKP'ye çok yaradı ama bugün buna ihtiyaç yoktur. Çünkü Yenikapı Ruhu vardır ve bozulmamalıdır.

 

12 Adalar Meselesi

1912 yılında yapılan Uşi Antlaşması'na göre İtalya, 12 Ada'yı Osmanlı'ya verecekti. Ancak adaların Yunan işgaline maruz kalabilme tehlikesi nedeniyle Osmanlı Devleti, Balkan Savaşı'nın sonuna kadar 12 Ada'nın İtalya'nın elinde kalmasını uygun buldu. Daha sonra da İtalya adaları vermekten vazgeçip kendi topraklarına kattı. 12 Ada'nın Yunanlıların eline geçmesi ise Atatürk'ün ölümünden 9 yıl sonra 1947'de yapılan Paris Antlaşması ile gerçekleşti. Görüldüğü üzere Osmanlı Devleti, anlaşmayla kazanılan 12 Ada'yı maalesef korumaktan bile aciz durumdaydı. Bunlar ortadayken dünya tarihinde eşine az rastlanır büyük bir mücadeleyle Anadolu'yu emperyalizme mezar yapan Atatürk ve silah arkadaşlarından daha ne bekleniyordu acaba? Takası bile olmayan Atatürk ve silah arkadaşlarının 12 Ada'ya sefere gitmesi mi bekleniyordu? Yüzerek mi gideceklerdi? Biten mühimmat yerine ok mu kullanacaklardı? Elinizi vicdanınıza koyun. Gidip savaşarak almadığın ve de imkansızlık nedeniyle o zamanlar alamayacağın bir yeri, Batı sana nasıl anlaşmayla versin? Salak mı bunlar?

 

Kardak Krizi, AKP Döneminde İşgale Uğrayan Türk Adaları ve Süleyman Şah Toprağı

1996'da Bodrum açıklarında bir Türk gemisi Kardak kayalıkları denen yerde kaza yapmıştı. Olay sonrası önce Yunanistan sonra Türkiye kazanın kendi karasularında olduğunu söyledi. Yunan ordusu adaya asker çıkarıp Yunanistan bayrağını dikti. Dönemin başbakanı Tansu Çiller ise tepki göstererek "O bayrak oradan inecek, o asker oradan gidecek." diyerek büyük bir milli ve dik duruş sergiledi. Komandolarımız bölgeye gitti ve savaşın eşiğine gelindi. Nihayetinde Türkiye kazandı ve kriz öncesi duruma dönüldü.

Türkiye, ada bile diyemediğimiz küçük bir kayalık için bile savaşın eşiğine gelebilen vatan toprağının ne demek olduğunu bilenlerin elindeymiş diyebiliyoruz, o günleri hatırlayınca. Çünkü inanmak zor ama 2004 yılından bu güne Yunanistan, Lozan'da bizim olan adalarımızı aşama aşama ele geçirdi. Yanlış duymuyorsunuz. Şuan bize ait olan tam 17 adamız ve Kardak gibi yüzü aşkın kayalığımız Yunan işgalinde. Ekonomik krizde bile boş durmayan Yunanistan buralara bayrağını dikti. Askerinin konuşlandırdı. Kilisesini açıp papazlara adalara el koyma şerefine ayin bile yaptırdı. Bugün bu Türk adalarına gitmeye kalksan pasaport gerekiyor. Durumun vehameti bu iken kalkıp Cumhurbaşkanı'nın bağırsak sesimizin duyulacağı adalar verildi demesi akıl sınırlarını zorluyor. Sayın cumhurbaşkanı, siz verdiniz o adaları siz, Lozan'ın suçu yok, bırakın artık bu FETÖ'cülerden kalma kandırma işlerini, bozmayın kendi ellerinizle bu güzel Yenikapı Ruhu'nu...

AKP dönemindeki toprak kayıpları sadece Türk Adalarıyla bitmedi. 22 Şubat 2015 tarihinde Şah Fırat adı verilen operasyon ile Suriye'deki Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu'nda bulunan Süleyman Şah'ın naaşını alıp, sınırımıza daha yakın olan üstelik terör örgütü PYD denetiminde bulunan bölgeye getirdi. Böylece yurt dışındaki tek Türk toprağı olma özelliğine sahip Süleyman Şah toprağı terör örgütü IŞİD'e terk edilmiş oldu. Lozan'ı bize zafer diye yutturuyorlar diyenler, Süleyman Şah operasyonunu bu millete zafer diye yutturmaya kalkmıştı, hatırlayın.

Görüldüğü gibi Lozan'a hezimet diyenler, Lozan'da bizim olan ve burnumuzun dibinde bulunan Türk adalarını Yunanistan'a, yine Lozan'da bizim olan ve sadece sınırımıza 30 km uzaklıkta bulunup sahip çıkamadığımız Süleyman Şah toprağını ise IŞİD'e terk etmiş durumda.

 

Sonuç

Lozan'a saldıranlar birkaç yıl önce Cemaat ile kol kolaydı, şimdi değiller; kandırılmışlar. PKK ile açılım yapıyorlardı, silah bırakıyor diyorlardı; kandırılmışlar. Esad ile ailecek tatile çıkmışlardı, kardeşim diyorlardı, şimdi Esad'ın gitmesi için her şey yapılıyor; kandırılmışlar. ABD stratejik müttefikti, şimdi PYD'yi destekliyor; kandırılmışlar. Çocuk gibi bu kadar kolay kandırılan bir iktidar ve başındakiler Lozan'a anlaşma imzaya gitse, Allah muhafaza; neyimiz var neyimiz yok giderdi herhalde.

Sayın cumhurbaşkanı, eğer toprak kazanmaya bu kadar çok meraklıysanız; önce Lozan'da bizim olmasına rağmen Yunan'a verdiğiniz 17 ada ve kayalıklar ile yine Lozan'da bizim olmasına rağmen IŞİD'e bıraktığınız Süleyman Şah toprağını geri alın. Lozan konusunda da 24 Temmuz'da zikrettiğiniz fikirlere de geri dönün. Sonra da Atatürk'ün ömrü yetmediği için yapamadığı aşağıdaki hayallerini gerçekleştirin.

"Allah nasip eder ömrüm vefa ederse Musul, Kerkük ve Adaları geri alacağım. Selanik de dahil olmak üzere bütün Batı Trakya'yı Türkiye hudutları içine katacağım." (Gazi Mustafa Kemal Atatürk)

Sayın Cumhurbaşkanı, siz Atatürk'ün bu hayallerini gerçekleştirin. Gerçek Misak-ı Milli sınırlarına ulaşmaya çalışın; arakanızda durmayan, size destek vermeyen, gerekirse de bu uğurda ölmeyen şerefsizdir.

Sözlerimi İngiliz Sir Andrew Ryan'ın sözleriyle bitireyim de asıl Lozan'da kaybeden kimmiş anlaşılsın. "Lozan’da onursuz bir barış imzaladık. Bu İngiltere’nin şimdiye dek imzalamış olduğu antlaşmaların en uğursuzu, en mutsuzu ve en kötüsüdür."