ZORBA MIYIZ ?

Hayatımızda sonradan gündem olan, önlemi alınması gereken ve sık sık duymaya başladığımız akran zorbalığı hakkında yeteri kadar bilgi sahibi miyiz?

Okulun ilk haftasından itibaren yaşanmış üzücü olayları dinlemeye başladık. Bu sürecin başında birçok veli, müdür ve öğretmenden 'önlem alın' uyarısını dinledi.

Peki; akran zorbalığı, ne demek ?

Bir davranış, can acıtma arzusu ve güç dengesizliği barındırıyorsa bu zorbalıktır.

Zorbada 'haz yaşama', kurbanda da 'zulüm görüyorum' duygusu oluşur.

Aslında bu, sadece dışarıda veya okulda karşılaştığımız bir durum da değil.

7/24 sosyal medyaya kurban ettiğimiz evlatlarımız, evlerimizin içindeki köşelerinde birçok siber zorbalığa maruz kalıyor ya da şahit olabiliyor.

Televizyon da gençlik dizisi olarak adlandırdığımız dizilerde bir grup genç, zorbalığın nasıl yapılacağını öğrenirken; bir grup, kurban rolünü üstleniyor ve nasıl pasifleşeceğini zihninde canlandırıyor.


ÇOCUĞUNUZ YEMEK YEMİYORSA, RUH HALİ DEĞİŞİMLERİ YAŞIYORSA AMAN DİKKAT!

Aileler, çocuğun zorbalığa uğradığına yönelik ilk sinyalleri şöyle anlayabilirler: Çocukta büyük kaygı, yemek yememe, uyumama, eğlendiği şeylerden zevk almama, ruh hali değişkenliği, kaçınma ve okula gitme isteğinin olmaması. En önemli etkenlerden biri de okul performansındaki değişim, devamsızlık, kronik hastalıklar, sosyalleşmeden korkma, depresyon ve hatta intihar eğilimi olabilir.

Aile içi eğitimimizde bir sıkıntı olabilir mi? Bunun üzerinde düşünmek, cevapları peşinden getirecek.

Zorbalar, aşırı cesur ve özgüvenli görünürken; kurban dediğimiz çocuklar, özgüvenleri olmadan, sosyal becerilerini geliştiremeden psikolojik mücadele vermek zorunda kalıyor.

Sistemi, ancak kendi içimizdeki değişimle dönüştürebiliriz.

Kabul edelim! Öğretilmiş sistem, yeni dünya düzenine ayak uyduramadı!

Mesela bir çocuk, matematik dersinde başarısızsa elimizden gelen desteği veriyorken onu daha başarılı olduğu bir alanda geliştirmek için çaba gösteriyor muyuz? Çocuklarımızı büyütürken sistemin içindeki bir robot gibi büyütmek, onlara yapılan en büyük haksızlık. 

İmkan içinde imkansızlık yaşatan bu duruma fırsat veren de bizleriz.

Her istediği önüne sunulduğu zaman daha mutlu çocuklar değil; imkansızı ararken kendini kaybeden bir nesil yetişiyor.

Prens ve prenses yetiştirmenin ötesinde insan yetiştirme gayretimize sahip çıkmamız gerekiyor.

Yeni dünya, yeni sistem içinde kendimizi geliştirmekle mükellefiz. Bunu bazı genç danışanlarımın ailelerine söylediğimde ebeveynlerden "Bizim bir sorunumuz yok. O sorun çıkarıyor, onun değişmesi gerekiyor." cevabını alıyorum, ebeveynlerin değiştiklerinin ama gelişime açık olmadıklarının şahidi oluyorum.

Evlerimizde kontrolsüz televizyon izleniyorsa tablet çocuğunun himayesi altında ve bizden bağımsızsa istediği zaman telefonuna ulaşabiliyorsa, sosyal platformlarda teşhirciliği, moda akımı olarak görüyorsa bu, en bariz faydasız değişim şeklidir.

Çocuklarımızın içlerinde ailenin olduğu bir hayata, ihtiyacı var.
3-5 saat bile değil her gün 15 dakika dahi olsa paylaşımımız olmalı.
İşte o zaman zorba mı, bir zorbanın kurbanı mı, bir sosyal medya platformunun avı mı olduğunu anlayabiliriz.

Medeniyetin, sanatın, fıtratın kurban edilme çabasının kökü, çocuklarımız.

Hepimiz, evimizin içindeki dünyaya yöneldiğimiz anda sorularımızın cevabını bulacağız.

Neslimizin kaderini, duyarsızlığa kurban etmeyelim ki utanmaktan utanmasınlar.
Medeni ölçüde savunmalarını yapabilsinler.

 Duyarlı özgüvene ihtiyacımız var. Nesil, bizim istikbalimiz.

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.